Valiz sahibi olmak, çoğu zaman, özgürlüğe atılan bir ilk adımmış gibi gelir bize. Hiç ihtiyacımız olmasa bile, büyük mağazaların bavul reyonlarında dolaşırız; aslında aradığımız o tasasızlık hissinden, özgürlüğün heyecanına dair küçük bir kırıntıdan başka bir şey değildir. Valiz, gitmektir; gitmekse özgür olmak. Oysa, ne biçimde doldurursak dolduralım, -düzenli, karışık, tıka basa veya üstünkörü- hazırladığımız her valize, biz istemesek de giren bir şeyler vardır.
Valizler sayesinde giysilerin, makyaj malzemelerinin, tıraş takımları veya pijamaların taşındığını düşünüp, tasarımlarını bunun üstüne yapanlar, ciddi biçimde yanıldılar. Çünkü insan, eşyadan ziyade, kimselerin bilmediği veya bilmek istemediği, elle tutulmaz, gözle görülmez şeyler taşır peşi sıra çektiği valizle.
Ah ne trajedi!
Özgürlüğe giden yola çıkmak için son bir hamle ile kapatılan valize, tüm o öteberiden önce, yolcunun ruhu girip yerleşmiştir bile. Aceleyle saate bakıp bastırdığımız kilitler, sadece çorapların, iç çamaşırlarının değil, bize dair değişmesi en zor olan ne varsa onların da üzerine kapanır: Hayaller, umutlar, acılar, düş kırıklıkları, tıkanmış hevesler, yarım kalan tutkular ve hatta çocukluğun en masum, en gizli tatları… Tartılabilse, hiçbir uçağın kabul etmeyeceği kadar ağır çekecek ne varsa artık, o valizin içinde, özgürlük sandığımız yere doğru bizimle gelmektedir.
Yaay:@GaffarYakinca
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
YouTube: Gaffar Yakınca
Bir çıkı mendil içinden çıkacak bir mektup en basitinden bir kenger sakindir sıcak el uzatsın yeterdi