İsveç’e yeni taşınmış bir akademisyen arkadaş panik içinde anlatıyor “yav veglüs diye bir böcek varmış, Amerika’da da bed bag diyorlar, eve bulaştıysa yatağı yorganı herşeyi atmak gerekiyormuş…”.
Herifçioğlu nerede büyüdüyse artık, tahtakurusuyla İsveç’te tanışıyor!
Dedim ki “kardeşim sana “veglüs” ya da “bed bag” dedikleri bizim memleketin tahtakurusundan başka bir şey değil.. “ Korkusu geçmedi tabi, adam İstanbul boğazından, Niv York’a oradan direkt Şitokhölm’e transfer olmuş ne bilsin tahtakurusuyla birlikte yaşamayı.
Diyecektim, yav birader neden ötekileştiriyorsun tahtakurusunu, çeşitliliğe karşı mısın, faşik misin, ulusalcı mısın… (Demedim tabi, ortamlarda “demode” biri olarak bilinmek istemem)

Efendim, tahtakurusu, ya da bizim tabirle tahdagurusu Anadolumuzun en güzide haşerat türlerinden biridir. Bir kere eline düşmeye görün, sizi kendi yatağınızda evire çevire öyle bir öper, okşar ki bacaya sıkışmış sıçana dönersiniz, sabahına da “cihangir tahta kurusu ordularına” beyaz bayrak sallar, teslim olursunuz.
Memleketimiz pek muzip ozanlarla, şairlerle, anonim destancılarla doludur. Özellikle Orta Anadolu bu konuda hayli mümbittir. Bunca yıldır gurbetlikte ne zaman keyfim kaçsa, moralim bozulsa, memleketi özlesem, işten atılsam, manitam evden kovsa, içip içip kendimden nefret etsem, beş parasız kalsam hızır gibi yetişmişlerdir. Her nevi acıma, kaygıma, derdime… derman değilse de bir küçük ilaç, bir yakın dost olmuşlardır. Ölenlerin mekanı cennet, kalanların ömrü uzun olsun.
Bunlardan biri, hiç kimseler tanımaz, Kayseri’nin Develi beldesinden merhum Cemal Pakne ağabeyimizdir. Nur içinde yatsın, kendisi bir çok başka türkülerin şiirlerin yanı sıra benim bugüne dek rastladığım en güzel tahtagurusu destanının da yazarıdır.
Bugüne kadar rastladığım diyorum, dikkat edin, sadece benim bildiğim geneli Orta Anadolu Avşar ya da Saçıgaralı kaynaklı altı tane tahdagurusu destanı ya da türküsü vardır. İşte zannımca bunların en güzeli Cemal Pakne abimizin yazdığı on kıtalık eserdir.
Sarılmış boynuma hakgını isder
Şaşırdım allahım yolumu gosder
Ufacıh yavruların goynumda besler
Osandım elinden tahdagurusu
Alacaa var gibi sıhı sıhı sarılır
Elimi deyersem gannı yarılır
Yataa geç varsam ba^a darılır
Şaşırdım elinden tahdagurusu
Her gouşda elli atmış gişi var
Her birinin ayrı ayrı işi var
İnci gibi gırılası dişi var
Osandım elinden tahdagurusu
Varamam yataa canım sıhılır
Naağdar teklifsiz gelir sohulur
Yohardan aşaa tek tek dokülür
Yahdın vücütümü tahdagurusu
Tam aaşam oluncu kederim artar
Tahdagurusu etdiin yeter
Ufacıh innesi hançerden beter
Osandım elinden tahdagurusu
Nazzik vücütüm yara oldu sızılar
Gunde bin dane yavru guzular
Hiş birini dutamaz avcı tazılar
Bulamadım çaresini tahdagurusu
Bu da bir böcük yuvasız gezer
Deve gaterini yasdığa düzer
Bunnarın elinden kim olsa bezer
Bitirdin bizleri tahdagurusu
Zehire boyanmış sivri innesi
Gunde onbeş yavru yapar annesi
Gozümü yumunca yörür hepisi
Aalattın bizleri tahdagurusu
Uyhudan gahdım bunnarı yazdım
Valla canımdan elinden bezdim
İçinden birini suvale düzdüm
Bizden nasipliymiş tahdagurusu
Uyhuda uyuruh yüzümde gezer
Garanlıhda zenaatını icra’eder
Haberi oluncu suratle gider
Sülaleni gurutayım tahtagurusu
Mesela Norrköping’deki fare deliğimiz Saliga Munken’de otururken, hava erkenden kararmış, nasıl canımız sıkkın, kafamız ütülenmiş tuhaf müziklerle, yalnızlık, uzaklık, kimsesizlik, ne işimiz var bu yaban ellerde diye düşünürken.. hadi bir tane daha… biraz da memleket neşesi bulalım, memleket havası alalım Cemal abiden diyerek…
Olmadı mı ? Bayram abime bakın o zaman. Şimdi adı sanı bilinmez olmuştur da Cemal abi gibi köylü değildir, bir zamanlar şöhretli bir türkücüymüş. Ankara Elmadağ’ın bağrından çıkmış, büyük saz ve söz üstadı Bayram Aracı…
Atatürk’ün özellikle kayırıp kolladığı, himaye ettiği türkücüler varmış, Malatyalı Fahri, Zaralı Halil, Adanalı Şadan, Tarsuslu Kaplan.. işte Elmadağlı Bayram Aracı da bunlardan biridir, Yozgatlı diye de bilinir, zaten hepsi aynı kapıya çıkar. Hepsinin toprağı bol olsun, bir gün hem Bayram abimin, hem ötekilerin hikayelerinden daha da uzunca yazarım, anlatırım.
Şimdi size dertlenirken de gülebilesiniz, hayata daha umutlu, daha neşeli bakabilesiniz diye, bu sefer de Bayram abimin tahdagurusu destanını dinleteyim…
Destanları yazan, sazları çalan, türküleri çığıran ağalarımın ruhuna değsin, mekanları gül bahçesi olsun ….
* Bu yazı ilk kez deligaffar.com’da 16 Mayıs 2015’te yayınlanmıştır.
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
Bir yanıt yazın