Geçen haftaki televizyon programımda konu köpeklerin insanlara saldırmasına gelince, “hayvan durduk yere insana saldırmaz, morali bozuktur, belki aşk acısı çekiyordur, siz bilmezsiniz aşk acısı çeker köpekler” demiştim.
Köpeklerin insanlar ile birebir aynı duygulara sahip olduğunu iddia etmiyorum. Ama, insana benzer duygular yaşadıklarını kabul etmemiz gerekir.
Köpeğin insana göre eksiği bilincidir. Bilince taşınamayan her şey kolay silindiğinden, köpek de acı çekmiyor zannederiz. Oysa yoksunluk belki en çok köpek için bir sorundur.
Hayatımda ilişki kurduğum ilk köpek Gümüş’tü. Dört beş yaşlarındayken onunla çayırlarda, biçilmiş tarlalarda ya da dut ağaçlarının altında oynadığımızı hatırlıyorum. Bembeyaz upuzun tüyleri olan gözleri elaya çalan bir çoban köpeğiydi. Beni sevdiğini, koruduğunu bilirdim. Biz ne kadar güzel bir oyun oynarsak oynayalım büyükbabam geldiğinde Gümüş, oyunu bırakıp ona koşardı. O eğilip başını okşadığında oyuna izin verdiğini anlar tekrar yanıma dönerdi.
Köpek, sahibine mutlak bir sadakatle bağlıydı ve ihtimal, sahibinin sevdiğini o da seviyordu. Bana olan sevgisinin ilk sebebi büyükbabamın beni seviyor olmasıydı.
Büyükbabam öldüğünde Gümüş de ortadan kayboldu. Onu genellikle mezarlıkta, büyükbabamın kabrinin başında görüyorlardı. Hiçbir şekilde eve gelmiyordu, bir parça kuru ekmek almak için bile… Kalben bağlı olduğu insanın acısına dayanamamış derbeder olmuştu. Çok geçmeden ölüsü mezarlıkta bulundu. Kabul etmeliyiz, bundan daha gerçek, daha ağır bir yas pratiği pek az bulunur.

İnsan da aşk acısı çeker şüphesiz ama, insan nankördür. En önemlisi, kendi acısına karşı nankördür. Unutmak, hiç yaşanmamış gibi hissetmek ister. Ama hafıza denen hastalıkla ve bilinç denen yükle maluldür. Yaşadığı her şey orada bir hülyaya yahut bir karabasana dönüşür. Bunun için unutmaz ve unutamadığı için de öldürmek zorunda kalır. Köpekler sevdiklerini öldürmezler buna imkanları, donanımları yoktur, insansa bilincin en öldürücü silahları ile teçhiz edilmiştir. Kendi duygusuna ihanet etmenin en incelikli yollarını bilmektedir. Kendi inancına ihanetten daha büyük bir hainlik olabilir mi?
İnsanların birbirlerine hakaret etmek için köpek sözünü kullanması pek ilginçtir. Buna sebep köpeğin sahibine sadık olması kendine ekmek veren ele teşekkür etmesidir. Sadakati sebebi ile övülen bir hayvan yine sadakati sebebi ile aşağılanmaktadır. -İnsan nankördür demiştik değil mi?- İnsanların ise böyle olmadığı, kişiliklerini çıkarlarına feda etmedikleri, çeşitli menfaatler için el etek öpmedikleri, yalakalık yapmadıkları varsayılır. Gerçekten de öyle midir acaba?
Az buçuk gece hayatını gezseniz, hangi işret alemlerinde hangi menfaatlerin takas edildiğini görseniz, belki biraz fikriniz değişir. Eyyamcılık insana özgü bir düşüklüktür. Hiçbir köpek kendine hakaret edilen, itilip kakıldığı, aşağılandığı bir yerde durmaz, ilk tepkisi kaçıp gitmek olur, kaçamıyorsa saldırganlaşır. Ama insan? En temizi “işin sonunu bir görelim” der, işin sonu belki de bu aşağılık ilişkilerin yutulmasına değecektir!
Misal, hepimiz hırsızlığın kötü bir şey olduğundan dem vururuz. Ama hangi tür hırsızlıklara ne kadar iştirak ettiğimiz konusunu pek de sorgulamayız. Çünkü hırsızlık, bir eve girip eşya kaldırmaktır veya iki çocuğun baklava çalmasıdır. Lüks bir lokanta masasında bağlanan ihale, bir bürokratın eşine gönderilen hediye, bir banka müdürünün oğluna paravan iş kurdurma, velisi mühim bir şahıs olan öğrenciye yapılan torpil… Bunlar çok kolay hasır altı edilirler ve hırsızlık diye yaftalamazlar.
Bu kadarla kalsa neyse, insan, sadece hırsızlığa değil, yağmaya, tecavüze, cinayete de ortak olabilir. Ve işin ilginci her suça mutlaka bir gerekçe, bir mazeret bulur.
Sürekli köpeğe hakaret eden, köpeğin köpekliğinden bile memnun olmayan insan, hiçbir gerçek duyguya sahip olmadığı, haysiyet dahil her kavramın sadece bir sözcük haline geldiği kendi karanlığının farkında değildir.
Öylesine uzun süren ve öylesine kesif bir karanlıktır ki bu, artık masumiyetin aşağılandığı bir çağa girmişizdir. Masum olmak aptal olmakla, saflık ahmaklıkla, iyi niyet zavallılıkla özdeşleştirilmeye başlamıştır. Bu çağın sloganı deneyim ve özgürlüktür. Masumiyetin alıcısı kalmamıştır. Acıların saf halinin anlayanı kalmamıştır. Alkol ile, uyuşturucu ile kabartılmaları, şiir ile şarkı ile cilalanmaları, tepe tepe kullanılmaları ve işlevsiz hale geldiklerinde hemen oracıkta öldürülmeleri gerekmektedir.
Köpek ise hala kendi fıtratındadır, onu yıkmak için hamle etmemiş, hiçbir iblisle iş birliği kurmamıştır. Acı çekince ne yapacağını bilemez halde saldırganlaşır.
Köpek ısırır, çünkü duygusu saftır, kirlenmemiştir.
Köpek ısırır, çünkü kendi acısına ihanet etmemiştir.
*Bu yazı ilk olarak Aydınlık Gazetesinin 22 Ekim 2021 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.
Yaay:@GaffarYakinca
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
YouTube: Gaffar Yakınca
Sayin Gaffar Yakinca,
Uzun zamandir Turkiye’de bilinmesini istedigim bir iki sey var. Saniyorum, sizin kararli konusmalarinizdan anladigim kadariyla bu bilgilerin Turkiye’de ogrenilmesini saglayabilirsiniz.
Kanada’da meslek odalari, meslek mensuplarinin secimle olusturdugu ve de politik amaçlar icin kullanilan bir kurum degildir. Bu daha cok bir devlet kurumudur. Ve bir tek amaci vardir: “Toplumun Guvenligi”.
Meslek odalari meslek mensuplarinin profesyonel kalitelerini takip eder, bir profesyonel yetersizlik bahis konusu oldugunda ya staja, ya da universiteden ders almaga mecbur eder uyelerini, vs.
Gecmis yillarda, Istanbulda bir ozel hastanede olmek uzere olan kanserli bir anadolulu tuccarin sirf para kazanmak icin ameliyat edidigine dolayli olarak sahit oldum. Yaklasik 10 yil kadar once tanidigim bir bayan, Istanbul’da bir ozel hastanede yapilmamasi gereken bir omurilik ameliyati gecirdi. Kadincagiz 3 ay komada kaldi ve vefat etti. Bu ozel hastane bir agalik(!) yapti, son bir ayin hastane masrafini almadi.
Hekimler odasi bu doktorlarin etik degerlerini degerlendirip meslekten men edebilirdi. Takip edilecek iki sey: Profesyonel kalite ve Meslek ahlaki. Politik zirvalar degil.
Ikinci olarak beni bir suredir rahatsiz eden bir sey daha var. Turk medyasinda bir tek Allah’in kulu bu yanlisi duzeltmedi.
Meral Aksener, Imamoglu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzetmis… Yanlis.
Meral Aksener, Fatih Sultam Mehmet’i Imamoglu’na benzetmistir.
Saygilarimla