Geçtiğimiz günlerde İspanyol hükümetinin hazırladığı “cinsel tercih” yasasına göre çocuklar 14 yaşından itibaren kendi beyanları ile cinsiyet değiştirebilecek. Doktor raporu, mahkeme kararı veya aile onayı gerekmeyecek. 14 yaşını doldurmuş bir çocuğun, kendi başına nüfus idaresine gidip “ben artık falanca cinsiyete geçiyorum” demesi yeterli olacak. Sabah evden çıkan kızınız, akşam oğlunuz olarak dönerse veya çeşitli başka cinsiyetlerden çocuğunuz olarak karşınıza çıkarsa şaşırmayacaksınız.
ÇOCUĞUN TRANSEKSÜEL OLMA “HAKKI”
Aslında tasarı ilk başta biyolojik olarak “farklı/normal dışı” doğmuş çocukların cinsiyet sorunlarının çözülmesi ile ilgiliydi. Çok az sayıda görülmekle beraber, doğumda tespit edilen farklı cinsiyete sahip insanlar olabiliyor. Bebek, erkek cinsel organlarına sahip ama biyolojik olarak kız ya da tam tersi. Böylesi durumlar, bir sağlık sorunu olarak tasnif ediliyor ve çözümü için bazı tıbbi protokoller uygulanıyor. Bu protokoller, cinsiyet değişiminin zorunlu olduğu tespit edilen durumlarda ek hormon tedavisi ve psikiyatrik terapiyi zorunlu kılıyor. Tıbbi protokollerden sonra resmi cinsiyet değişimi için de mahkeme kararı gerekiyor. Tabii tüm bunların olabilmesi için de reşit olmayan çocuğun ailesinin onayı icap ediyor. Zaten tüm tartışma da bu süreç sebebi ile çıkmıştı.
Doktorlar, cinsiyetin görünenden farklı olduğunu tespit etmenin bilimsel bir konu olduğunu, çocuk belirli bir yaşa gelene kadar ve protokoller uygulanmadan kesin kararın verilemeyeceğini söylüyorlardı. Mahkemeler de -başka konularda olduğu gibi- doktor raporunu esas alıyordu. Ailelerin konu ile -zorunlu- ilgisini ise açıklamaya gerek yok sanırım. Tartışmanın bir yerinde konuya LGBT örgütleri dahil oldu ve aslına bakarsanız ne olduysa da bundan sonra oldu. 46 milyonluk İspanya’da iki elin parmağını geçmeyecek sayıdaki vaka öne çıkarılarak konu siyasi bir kampanyaya dönüştürüldü.

Oluşturulan hava şuydu: Tıp bilimi, mahkemeler, devlet ve aileler hepsi birlik olmuş, bazı zavallı çocukları ait olmadıkları bir kimliğin içine hapsediyorlardı. Bu insanlar, sahip oldukları cinsiyetin dışında korkunç bir hayat yaşamaya mahkum ediliyorlardı. Ardından, en kritik nokta gündeme getirildi: Zaten cinsiyet dediğin de biyolojik değil, toplumsal bir şey değil miydi? İnsanın biyolojisi ne olursa olsun kendini nasıl tanımladığı önemliydi. İstediğimiz zaman kadın, istediğimiz zaman erkek ve istediğimizde de başka bir şey olma hakkımız “temel insan hakkı” sayılmalıydı!
Sonuçta, İspanya hükümeti, bilimi, hukuku, anayasal teamülleri, gelenekleri, aile ilişkilerini ve hepsinden önemlisi “çocukların korunma hakkını” ihlal ederek, akıllara zarar bir “özgürlük yasası” hazırlamış oldu. LGBT sözcüleri ise yasayı yetersiz buluyor, “9 yaşında, 12 yaşında cinsiyet değiştirmek isteyen çocuklar ne olacak” diye feryat ediyorlardı. Eşcinsel eylemlerinde çocukları transeksüel seks oyuncağı gibi süsleyip istismar eden tayfa, yasanın bu halinden bile tatmin olmamıştı. Kesin ve tartışmasız bir “cinsiyet özgürlüğü” istiyorlardı. Bu özgürlüğün insanların hangi haklarını ihlal ettiği ise umurlarında değildi.
YENİ FAŞİZMİN YEREL ZAFERİ
Faşizm, bir yanı ile, temel hak ve hürriyetlerin sistematik olarak çiğnenmesi rejimidir. Yurttaşlar, arzu edilen bir yaşam modeline uymaları için sürekli olarak baskıya maruz kalırlar. Lügatinizde emperyalizm kavramı yoksa, bu baskının kaynağının her zaman için klasik sağcı – korporatist bir devlet aygıtı olduğunu zannedersiniz. Oysa emperyalizmin güncelliğinde faşizm uluslararası hegemonyanın elçileri eli ile üretiliyor olabilir. Kendine “demokrat” veya “özgürlükçü” etiketi takanlar, faşizmin yolunu döşüyor olabilirler.
İspanya’daki süreci yeni faşist dalganın yerel zaferlerinden biri olarak değerlendirebiliriz. Bu yasa ile küresel liberalizmin önemli saldırı aygıtlarından biri olan LGBT ideolojisi, İspanya kalesini fethetmiş oluyor. Emperyalizm, “toplumsal cinsiyet” adı altında çocukların sınırsız istismarına olanak veren bir zemini, öncelikle kendi evindeki “zayıf halkalardan” birinde kurmayı başarıyor. Marjinal bir özgürlük söylemi ile çocukların devlet ve aileleri tarafından korunma hakları yok ediliyor. Anne-babaların ebeveynlik hakları tarihe gömülüyor. Adalete dair tek sorumlu merci olan hukuk kurumu yok sayılıyor. Hepsinden daha önemlisi, tüm toplumun sağlığına hizmet eden tıp bilimi inkar ediliyor.
İspanya’daki yasanın sahipleri, bizdeki CHP’nin kardeşi Sosyalist Parti ve HDP/PKK çizgisine denk düşen PODEMOS partisi idi. Tasarının kabul edildiği gün, Türkiye’de CHP ve HDP/PKK “eşcinsellik onurdur” diye ortak eylemler düzenliyordu. Evet, dallı güllü bayrağını kendi topraklarında yükselten yaşam tarzı faşizmi, bir yandan da bu “zaferleri” bizim gibi ülkelere ihraç etmenin olanaklarını arıyor.
* Bu yazı ilk olarak Aydınlık Gazetesi’nin 15 Temmuz 2021 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.
Yaay:@GaffarYakinca
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
YouTube: Gaffar Yakınca
Bir cevap yazın