Televizyonlarda, gazetelerde politik analizler yaptığımız için insanlığa dair tarafımızın unutulduğu oluyor. Politika önemlidir, ülkemizin, milletimizin menfaati şüphesiz çok önemlidir. Söylediğimiz her söz de aslında, insanlığı üç yüz yıldır felaketlere sürükleyen sözde “medeniyetin” gerçek yüzünü teşhir etmek içindir. Ancak yine de hepsinden önce insan yaşamı gelir, zaten bulunduğumuz tarafta bu denli ısrarcı olmamızın sebebi de budur.
Göçmenlik ne demektir iyi bilirim. Şimdi bu karlı kış gecesinde biz sıcak evlerimizdeyiz, hiç değilse başımızı sokacak bir çatımız var. Arakan’dan Suriye’ye, Akdeniz kıyılarından Ukrayna’ya kadar sayısız insan ise bir dilim ekmek, bir tas sıcak çorba için mücadele ediyor. Kalbimiz o insanlarla beraber çarpmazsa, onların derdini dert etmezsek insan olmanın ne anlamı var?
Bu tedirgin ve hüzünlü kış gecesinde, Galizya’nın büyük şairi Rosalia de Castro’nun 1860’lı yıllarda göçmenler için yazdığı şiiri elimden geldiğince Türkçeye aktardım. Şiirin orijinali, Portekiz’li müzisyen José Niza tarafında bestelenmiştir. Onu da Isabel Silvestre Hanımefendi’nin sesinden yapılmış bir kayıt olarak aşağıya ekliyorum.
Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun, yerinden yurdundan edilmiş tüm insanlara, tüm muhacirlere sevgi ile…

Muhacirin şarkısı
Bu gidiyor, bu da gidiyor
Ve hepsi, hepsi gidiyor.
Galizya, erkeklerin tükendi
Kim kesecek şimdi senin ekmeğini?
Karşılığında yetimlerin var artık
Yalnızlık tarlaların var,
Çocuksuz anaların var,
Babası olmayan çocukların…
Uzun ölümcül yokluklardan
İşte kanıyor kalbin.
Ve kimse teselli etmeyecek
Dullarını, yaşayan ölülerin.
Şiir: Rosalia de Castro
Çeviri: Gaffar Yakınca
Beste: José Niza
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
YouTube: Gaffar Yakınca
Yaay:@GaffarYakinca
Bir yanıt yazın