Her Pazar akşamı aynı saatlerde CNN Türk stüdyolarına gidiyorum. Artık otomobilimin şoför koltuğuna oturduğumda ekranda bir navigasyon uyarısı beliriyor: “Demirören Medya’ya mı gideceksiniz?” Demek ki kullandığım otomobil geçmiş deneyimlerden bir şeyler öğreniyor.
Aslına bakarsanız bu yetenek sadece otomobil ile sınırlı değil. Bilgisayarlarımızda, telefonlarımızda, elektrikli ev eşyalarında ve çevremizi saran pek çok “makinede” geleneksel işlevlerden fazlasını üreten, onların adeta bir beyinleri varmış gibi davranmalarını sağlayan bir şeyler var.
1943’te “makineler düşünebilir mi” sorusunu ortaya atan kişi İngiliz kriptolog Alan Turing’ti. İlk önce askeri şifreleri çözmek için tasarlanan makineler, zamanla modern bilgisayarlara dönüştü. Hepsi insanlar tarafından, insanın bilgi işleme ihtiyaçları gözetilerek geliştirilmişti. Dolayısı ile, şu ya da bu biçimde insanın düşünme biçimini taklit ediyorlardı.
Bugün en basit veri depolama cihazlarından karmaşık algortimalara kadar hepsi insan düşünme biçiminin bir uzantısıdır. Ancak yapay zeka dediğimizde biraz daha farklı bir şeyden söz ediyoruz. Sadece insan düşüncesi ile tasarlanan değil, insanın beynini taklit eden, öğrenebilen ve hatta eleştirel düşünce geliştirme potansiyeli olan sistemlerden…
İLK AŞAMA: HAFIZA VE ALGORİTMA
Makinenin insanı taklit etme yolculuğunda ilk başarı hafızadır. Makineler uzunca bir süredir insan beyni gibi veri depolayabiliyor ve gerektiğinde o verileri kullanmak için çağırabiliyor, yani hatıralayabiliyor.
Hafızadan sonraki aşama, problem çözme metodlarının matematiksel yöntemlerle taklit edilmesidir. Algoritma böyle bir şeydir. Tanımlı hale getirilmiş problem çözme yöntemi de denilebilir. Bir matematik veya mantık formülü tasarlar gibi, hangi verinin nereye geleceği ve onunla nasıl işlem yapılacağı bilgisayarlara öğretilebilir. Bugün dünyadaki yazılımların nerdeyse tamamı algoritmalara dayanır. İyi tasarlanmış bir algoritma çok karmaşık sorunlara hızlı ve doğru yanıtlar üretebilir.
Ancak insan beynini taklit edebilmek için ne hafıza ne de algoritma yeterlidir. Bunlar, beynin bilişsel becerilerinin çok küçük bir bölümüne denk düşer. Bilişsel becerinin kritik parçası bilgi edinme, bilgiyi manipüle edebilme ve akıl yürütme ile ilgilidir. En önemli bilişsel işlevler olan bağımsız karar verme, öğrenme ve dil kullanabilme işlevleri bu kritik parçaların sonucu olarak ortaya çıkar.
Algoritma ile bu bağımsız işlevler üretilemez. Çünkü algoritma esasen beynin çalışma sisteminin kendisi değil, bizim o sistemi anlamak için kurduğumuz bir modeldir. İnsan beyni ise bebeklikten itibaren, hazır formüller yolu ile değil, beş duyu vasıtası ile topladığı verinin kendisinden öğrenir. Makineye bilişsel işlev kazandırmak için algoritmanın ötesine geçmek, insan beyninin karmaşık elektro-kimyasını taklit edebilmek gerekir.
Artık yapay zeka olarak nitelediğimiz sistemler, işte bu sıçrama arzusu ile ortaya çıkmıştır.
Devam edeceğiz…
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : Gaffar.Yakinca
YouTube: Gaffar Yakınca
Bir yanıt yazın