Gittiğim bütün kentlerin mezarlıklarını bilirim. Gurbette insanın kendini garip hissetmediği nadir yerlerden biridir çünkü mezarlık. Hepimizin insan olduğunu, aramızdaki farklar ve kavgalar ne olursa olsun bir gün ölüm menzilinde buluşacağımızı görünce yaşam kaygusu yerini bir rahatlama hissine bırakır.
Nereye kadar? Gerçekten bir garibin mezarını görene kadar….
Avrupa’da Müslümanları da Hristiyan mezarlığı içine gömüyorlar. Ama mezarlar iç içe değil, Müslümanlar kendinlerine tahsis edilen bir parselde yatırıyorlar, “ötekilere” karışmadan. Toprağın altında yan yana uzanmışken bile, başka dünyaların insanları olarak…
Berlin’de Türklerin de bir mezarlığı var, Şehitlik deniyor adına. Şehitlik Camii’nin yanında yapay da olsa bir memleket toprağı yapmışlar kendilerine. Onların arasına da başka Müslümanlar karışamıyor. Sayıları az olanlar, Boşnaklar, Bulgaristan Türkleri, Arnavutlar, alışıldık biçimde, Alman mezarlığının içinde bir parselde toplanıyorlar.
Aziz Thomas Kirchhof mezarlığı da böyle bir yer. Son ziyaretimde taze bir mezara rastladım. Yaşıtım Bosnalı Cevad Haşimoviç hayli erken bir yaşta terki dünya eylemiş. Geri kalan her kimse, eşi mi çocuğu mu anası babası mı bilmiyorum, öyle incinmiş ki bu gidişten, Cevat’ın mezarı başında yaşatmaya devam etmiş yarım kalan sevgisini. Kim bilir belki Cevat da görüyordur, gurbet eldeki bu bir avuç toprağın üstüne kendisi için dizilen çiçekleri. Hatta, bana soracak olursanız, kesin görüyordur diyebilirim.

Cevat, vatanından binlerce kilometre uzakta hayata gözlerini yumdu. Kim bilir nasıl özlemleri, ne tür işleri vardı daha yapacak. Şüphesiz çok trajik bir şey bu. Ama “yaşımız ne olursa olsun hep yapacak bir şeylerimiz olacak” diye düşününce, aslında -tüm zamansızlığına rağmen- ölüm düşüncesini katlanılabilir kılan şeyin sizi iyi anımsayacak, siz gittikten sonra da sizi sevmeye devam edecek birilerinin varlığına inanmak olduğunu söyleyebiliriz. Talihsiz yaşıtım Cevat, hiç değilse bu açıdan şanslı imiş.
İsmet Özel’in o muhteşem ölüm havası ile bağlayalım:
işte öldüm, işte son kadife çiçekleri
son defneler, badıranlarla kefenlediler beni
bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm
bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak
benim ölümümden yayınlan kırpıntıları
boğaz tokluğuna çalışanlar
özenle kilitleyecek göğüslerine
benim ölmüş olmamı
hiç bir yaprak damarından
hiçbir su özünden atamayacak beni
ortaya benim ölümüm sürülecek
pey akçesi olarak
tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca
ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten
hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
Bir yanıt yazın