Son yazımızda Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye vize uygulamasına 12 Eylül’den sonra başladığını söylemiştik. Bir okuyucumuz, “yanlışınız var, vize 1974’te başladı” diye uyarıda bulunmuş ve kaynak olarak da Mehmet Ali Birand’ın bir yazısını göndermiş.
TÜRKLERE VİZENİN GERÇEK ÖYKÜSÜ
Öncelikle bu yaygın yanlışını düzeltelim, sonra da şu meşum vize konusuna biraz değinelim istiyorum. Avrupa ülkeleri içinde ilk olarak Yunanistan, 1965 yılından itibaren Türkiye’ye vize uygulamaya başladı. Ancak bu, 1964’teki Kıbrıs krizi ile Yunan vatandaşlarına vize koyan Türkiye’nin kararına verilen bir karşılıktı.
Daha sonra 1976 yılında İsveç, Türk vatandaşlarına vize koydu. Ama bunun sebebi de işçiler değildi. İsveç hükümeti, 1975’te Türkiye’de Süryanilerin dini baskı altında olduğunu söyleyerek onlara iltica hakkı vermişti. Valizini toplayıp soluğu Stockholm’de alanların sayısı bir anda 6 bini bulunca Türkiye’den girişler vizeye tabi tutuldu. Türklere vize uygulamaya başlayan üçüncü Avrupa ülkesi ise Finlandiya’dır. Süryani mülteciler Finlandiya’yı İsveç’e geçiş için kullanıyorlardı, İsveç hükümetinin talebi ile Finlandiya da girişlere vize koydu.
Bu üç ülke dışındaki tüm Batı Avrupa ülkeleri, Türklere 12 Eylül askeri darbesinden sonra vize koydu. 5 Ekim 1980’de Almanya ve Fransa, aynı yılın Kasım ayında Belçika, Hollanda, Lüksemburg, 1981’de Danimarka, 1989’da İngiltere ve İrlanda, 1990’da İtalya ve Avusturya ve 1991’de Portekiz ve İspanya Türk vatandaşlarına vize uygulaması başlattılar. Bu büyük vize dalgasının sebebi de, söylediğimiz gibi işçiler değil siyasi mültecilerdi. 80’lerde cuntadan kaçan insanların yerini 90’larda Kürt olduğu için baskı gördüğünü söyleyenler aldı. Her iki gruba da önce kapılarını açan Avrupa, bir süre sonra bu uygulamanın yoğun biçimde istismar edildiğini görünce vize duvarlarının arkasına sığındı.

AB LOBİSİNİN HAVUÇU
Günümüzde ise vize, AB’nin Türkiye’ye yönelik ortak politikasının bir parçası. Doğrudan seyahat hakkını etkileyen bir olgu olduğu için etkili bir yaptırım aracı ve her pazarlıkta masaya sürülen bildik bir havuç. Zaman zaman gazetelerin “vizesiz Avrupa” diye attığı manşetler şehirli orta sınıfın yüreğini hoplatmak için bire bir. Vizesiz Avrupa ihtimali, Türklerin belirli bir kesiminin Avrupa aşkını sürdürmeleri için güzel bir hülya.
Aslında okuyucumuzu yanıltan da böylesi bir köşe yazısı. Rahmetli Birand’ın yazısı 1 Mart 2011 tarihli Milliyet’te yayınlanmış. AB ile ilişkilerimiz üzerine yazılmış sayısız yazıda gördüğümüz, -görmekten usandığımız- bir mantığa dayanıyor: Türkiye, daha çok uyum koşulunu yerine getirmelidir, Avrupa da ödül olarak vizeyi kaldırmalıdır. “Bu konu bizzat başbakan Erdoğan tarafından ele alınmalıdır” diyen Birand, her AB görüşmesi öncesi yapıldığı gibi kamuoyunu AB arzusunu ifade ediyor ve şekillendiriyor.
Bu formülün hiçbir işe yaramadığını, Türkiye’nin AB ile kırk yıllık ilişkisinde hep veren taraf olduğunu, AB’nin ise şu dandik vize konusunu bile halletmediğini biliyoruz. Aksine Türk vatandaşları için vize ve yerleşim işleri eskisinden çok daha zor hale geldi. Bugün böylesi bir yazı yazsanız, ancak alay konusu olursunuz.
VİZEYE KARŞI VİZE ZAMANI
Artık, Dünya “eski Dünya”, Türkiye de “eski Türkiye” olmadığına göre, AB ile yapılacak görüşmeler vesilesi ile bu komediye de bir son vermek gerekiyor. AB ülkeleri, Türk vatandaşlarına yönelik haksız vize uygulamasını kaldırmazlarsa Türkiye, her onurlu ülkenin yapması gerekeni yapmalı, mütekabiliyet esasına göre cevap vermelidir. Türkiye’ye vize yaptırımı uygulayan ülke, aynı tür bir yaptırımla cevaplanmalıdır.
Ne zaman bu konu açılsa, AB lobisinden “vize koyarsak Avrupalı turisti kaçırırız” sesleri yükseliyor. Bu iddia iki sebepten yersizdir. Birincisi, (2019 – pandemi öncesi verilere göre) Türkiye’ye gelen turistin sadece %33’ü AB ülkelerinden geliyor ve bunun ezici çoğunluğu (tahminen %70’i) Avrupa’da yaşayan Türklerden oluşuyor. Türkiye’ye gelen Batılıların gerçek oranı %10-15 dolayında. Onların temel motivasyonu da Türkiye’deki tatilin ucuzluğu, Yunanistan’daki bir tatil bile bizdekinin iki-üç katına çıkıyor. Emin olun, vize uygulamasının Türk turizmine etkisi ihmal edilebilir düzeyde kalacaktır.
Her yıl binlerce vatandaşımız en basit seyahat hakkı için AB ülkelerinin vize komisyoncusu firmalarına, AB ülkelerinin kasalarına milyonlarca Avro haraç ödüyor. Çektikleri sıkıntı ve aşağılanmalar da cabası. Artık, Avrupalıların bize muamele ettikleri gibi muamele görmelerin zamanı geldi de geçiyor.
* Bu yazı ilk olarak Aydınlık Gazetesi’nin 3 Aralık 2020 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
Bir cevap yazın