Futbol sadece futbol değil, sosyal ve hatta siyasi bir olgu. Toplumdaki çarpıklıklar, sorunlar futbola da yansıyor. Tıpkı Batı’nın bin yıllık hastalığı ırkçılık gibi. Örnekleri saymakla bitmez, Avrupa ve ABD’nin sosyal yaşamında kurumsallaşmayı başarmış olan bu sapkın düşünce, futbolda da aynı derecede etkili ve yaygın.
FIFA, UEFA ve ulusal federasyonlar ırkçılığı yeşil sahalardan uzak tutmak için tedbirler alıyorlar. Ancak, özellikle Batı ülkelerine bakınca, bu işi pek de başarabildikleri söylenemez. Irkçılık bu toplumlarda o denli yaygın ve güçlü ki hiçbir önlem onu futboldan uzak tutamıyor, sadece bir skandaldan öbürüne uzanan zaman diliminde, kısa bir süreliğine görünür olmasını engelliyor.

KANIKSANMIŞ IRKÇILIK
Aslında bakarsanız, futbol dünyası da ırkçılıkla yaşamayı kanıksamış görünüyor. Arada bir siyah bir futbolcuya, bir takıma ya da bir millete yönelik ırkçı hareketler yapılır, federasyonlar biraz ceza keser, “kınıyoruz” denilir, sonra ikinci bir rezalete kadar bu konu kapatılır. Federasyonlar, takımlar, kulüp yöneticileri, yatırımcılar, futbolcular ve hatta taraftarlar bile, söz konusu ırkçılık olduğunda, “aman tadımız kaçmasın” havasındadır. En azından en son Başakşehir- PSG maçına kadar öyleydi.
Paris’teki maçın 13. dakikasında her zamanki “sıradan” ırkçılık hadiselerinden biri yaşandı. Başakşehir’in antrenörlerinden Pierre Webo’ya yönelik, ırkçı anlamlar taşıyan bir söz sarf edildi. Irkçılık, futbolcuları, taraftarları aşmış, bu kez hakemlerden birinin dili ile ortaya çıkmıştı. Aslında biraz itiş kakış, hakemin geri çekilmesi vs. ile konu kapatılabilirdi. Ama öyle olmadı. Başakşehir futbol takımı, futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şey yaptı. Tüm takım, ırkçılığı protesto etmek için maçtan çekildiğini bildirdi. Bünyesinde pek çok siyah bulunan PSG takımı da Başakşehir’in bu kararına uymak zorunda kaldı.
DAVOS’U HATIRLAYIN
Bu bana, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışını hatırlatıyor. Emperyalistler, her tür insanlık suçunu işledikten sonra bu panellerde toplanıp suçlarını temize çekerler. Buz gibi bir arsızlıkla barıştan falan söz edip, zeytinyağı gibi üste çıkarlar. Daha güçsüz ülkelerin devlet başçılarına da onların suçlarını görmeyip kafa sallamak görevi verilir. Tayyip Erdoğan, on bir yıl önce Davos’ta bu tiyatroyu bozdu. Katilin yüzüne karşı “siz sadece çocukları öldürmeyi bilirsiniz” dedi.
Bu sahne, yüzyılımızın en önemli politik anlarından biri olarak nitelenebilir. Çünkü “one minute” sadece Türkiye’nin bağımsızlaşmasının değil, Doğu’nun yeniden ayağa kalkışının da simgesi oldu. One minute’ü, yine Erdoğan’ın ağzından, 2014 yılında “Dünya beşten büyüktür” ve 2020 yılında “yeniden Asya girişimi” izledi. Denilebilir ki bu sözle başlayan süreç, milletimizin Dünya üzerindeki duruşunu, Dünya siyasetindeki ağırlığını değiştirdi. Ve en önemlisi, “one minute” sözü Davos’taki süslü salonları aştı, Filistin’de, Mısır’da, Hindistan’da, ABD’de… zulmün olduğu her yerde duvarlara yazılan bir slogan oldu.
MAZLUMLARIN ŞAMPİYONU BAŞAKŞEHİR
İşte Başakşehir’in bu hareketi de stadyumları aşıp dünyada ırkçılıktan zarar gören milyarlarca mazlum insanın kalbine dokundu. Başakşehir’in hareketi, “futbolun one minute’i” olarak tarihe geçecek. Bundan sonra futbolda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, ırkçılık sorununu çözemeyen ülkeler, takımlar, federasyonlar çok daha ağır yaptırımlarla karşılaşacak.
Ertesi gün tekrar edilen maçta Başakşehir yenildi ama, o zaten bir gün önce dünyadaki tüm mazlumların şampiyonu olmuştu bile. Evine hoş geldin şampiyon, bize böylesi büyük bir insanlık onurunu yaşattığın için teşekkür ederiz, seninle gurur duyuyoruz.
* Bu yazı ilk olarak Aydınlık Gazetesi’nin 14 Aralık 2020 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.
Twitter : @GaffarYakinca
Facebook : Gaffar Yakınca
Instagram : deligaffar
Bir cevap yazın